ABD Anayasasının 13. Maddesinde 6 Aralık 1865 tarihinde yapılan değişiklikle, kölelik kurumunun resmen sona erdirildiği onanmış olmakla birlikte asıl zihinlerde mevcudiyeti devam etmekte olan subilimine kölelik fikriyatı, sözde beyaz üstünlükçü ırkın (white supremacy) güç ve ayrımcılık anlayışı ile bütünleşerek küresel ölçekte yeniden uç verecek şekilde büyük bir hızla kurumsal bir veçheye dönüşmüştür.
Pax-Americana adına, düşünce atlasının büyük baskı sonucu istilaya maruz bırakılması ve Yeni Dünya Düzeninin beyinlere totem niteliğinde çakılması, ister istemez bizi biz yapan milli ve manevi değerler manzumesinin büyük ölçüde aşınmasına yol açmış oldu.
Eski Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün bile bir zamanlar :”Medeniyetimiz, Batı medeniyetine yenik düşmüştür” ifadesi ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın; “ Geleceğimiz Avrupa’dadır” söylemi söz konusu teslimiyetçi anlayışın bir tezahürü niteliğinde olsa gerek.
İşte bu aşamada, geçmişle aramızdaki değerler köprüsünün tamamıyla yıkılması ve akabinde tecride tabi tutulan zihni yapımız, ne yazık ki hedefsiz bırakıldığından olsa gerek, ağır aksak bir tempo ile ‘Batı’ kavramına tutunmaya çalışan boş bir kasnak misali yıllarca ne bir adım ileri, ne de bir adım geri atarak Batı ekseninde dönüp durdu.
Batı oryantasyonlu topyekûn zihni işgal sonucu ortaya çıkan bu trajik durum karşısında, özellikle 1969’da Prof.Dr. Necmettin Erbakan tarafından başlatılan ‘Milli Görüş Hareketi’ nosyonu, öze yeniden dönüşün önemli üç saç ayağını oluşturan ve nomenclature olarak ‘ahlak, maneviyat ve adalet’ perspektifli siyasi çıkış kısa zaman içerisinde her açıdan geniş bir yelpazeye yayılmış oldu.
Bugün gelinen noktada, ‘Milli Görüş’ çizgisi, uzun ve kayda değer bir anlayışın ortaya koyduğu engin tecrübenin ışığında siyasi arenada inisiyatif alarak en önemli boşluğu doldurma yolunda Yeniden Refah ile yerini sağlam temellerle almış bulunmaktadır.
Böylelikle, Türkiye’nin üzerine bir kâbus gibi çöken karamsarlığı ortadan kaldıran ve kaybolmaya yüz tutmuş olan Milli ve Yerli değerler manzumesini yeniden dillendirerek 83 milyonun ortak aidiyet duygusu üzerindeki sis perdesini aralayan Dr. Fatih Erbakan, siyaseten çürümüşlüğün ve yozlaşmanın yaşandığı, ekonomik kaynakların çarçur edildiği, liyakat ve ehliyetin göz ardı edildiği, dış borç yükünün iyice ağırlaştığı bir dönemde, milletin yüzü yüze kaldığı sosyo-ekonomik sorunları ve özellikle özlem içerisinde kaldığımız benliğimizi ve kültürümüzü yansıtan kavramları bir bir dile getirerek yeniden çözüm odaklı politikalarla siyasetteki varlığını ve ağırlığını hissettirmeye başlamış bulunmaktadır.
Ez cümle, içinde bulunduğumuz bugünkü kaotik ortamdan kurtulabilmek ve geleceğimizi yeniden sağlam temeller üzerine inşa etmek adına ikinci kırk yıl için artık ortak hareket noktasında buluşarak bir araya gelme vakti olsa gerek.