“naan”, tandırda pişen sade bir hamurdan fazlasıdır. büyük sofralarda paylaşılır. Çünkü o ekmek, toprağın emeğiyle yoğrulmuş bir saygının simgesidir.
Bu gelenek zamanla batıya, Mezopotamya’ya taşınır. Kürtçe’de “nan” olur. İdil’de bir annenin tandır başında pişirdiği nan, yalnızca karnı doyurmaz; geçmişi, geleneği ve yaşamı taşır.
Kürtler için nan yere düşerse öpülür, başa konur. İsrafı ayıplanır. Çünkü bir dilim ekmek, bir ömür emeğin, bir toplumun ortak vicdanının ürünüdür.
Anadolu’da da aynıdır.
Türkler, Süryaniler, Ermeniler, Êzidîler, Aleviler… Herkesin sofrasında ekmek ortadadır. Bölünür, paylaşılır. Çünkü ekmek, birlikte yaşamanın ve birbirini gözetmenin ortak dilidir.
> Mezopotamya ile Anadolu’nun kardeşliği, aynı tandırın sıcağında pişer.
Buğday aynı ovada büyür, hamur aynı saygıyla yoğrulur.
Bugün toprak suskun, hava kurak, tarla yorgunken, en kıymetli şey yeniden hatırlanıyor:
Bir dilim ekmeğin değeri.
> Naan uzak doğudan geldi,
Nan bu topraklarda anlam buldu.
Ve bu iki ekmek arasında yüzyılların kardeşliği saklı kaldı.
Mezopotamya ve Anadolu’nun Ekmeği Aynı Tandırda Pişti
Bu Kuraklıkta En Kutsal Şey: Ekmek

YORUMLAR